Sezonun ortasındayız ama turizmde beklenen canlılık bir türlü yakalanamıyor. Geçen sezona göre %4-5 civarında bir kayıp var. Gidişat böyle devam ederse, yıl sonu itibarıyla bu düşüş çift haneli rakamlara ulaşabilir. Turizmci, “yeter ki otel dolsun, fiyat düşük olsa da olur” anlayışında. Ama asıl tehlike burada başlıyor: Bu düşük fiyatlarla dolan oda aslında en pahalı oda olabilir.
Bu tablo içinde yıllardır çözüm bulunamayan bir mesele yine en ön sırada duruyor: Personel sorunu.
Otelleri doldurmak da, maliyetlerle baş etmek de bir yere kadar. Ama iş gücünüz yoksa, ya da varsa da işini yapmıyorsa, tüm çabanız boşa gidiyor. Nitelikli personel bulmak artık şans işi. Uyum sağlayacak, kurallara uyacak, iş disiplini olan çalışan neredeyse yok denecek kadar az. Bulunanların çoğu ise vasıfsız, isteksiz ve ne yazık ki sorumluluk bilincinden uzak.
İşin ilginç yanı şu: Bu tablo, işsizliğin %8-10’larda seyrettiği bir ülkede yaşanıyor. İstatistikler mi yanıltıyor bizi, yoksa turizm sektörü çalışanını elde tutamıyor mu? Bence her ikisi de kısmen doğru. Ancak asıl sorun şu: Kalifiye elemanı elimizde tutamıyoruz. Tutamayınca da başka sektörler devreye giriyor.
Bugünün turizm çalışanı, artık sadece sezonluk değil, 12 ay boyunca güvenceli bir iş arıyor. Bunu sağlayamadığımız sürece kimse sektörde kalıcı olmak istemiyor. Oysa turizmin 12 aya yayılması gereken yerlerde hâlâ sezonluk sistemin içinde debeleniyoruz. En azından çekirdek kadroyu yıl boyu tutabilecek bir devlet desteği mutlaka sağlanmalı.
Bir başka büyük sorun da yaşam koşulları. Çalışana sağladığınız yatacak yerden yemeğe, sosyal haklardan izin ve mesai kurallarına kadar her detay çok önemli. Ama ne yazık ki birçok işletmede lojmanlar yaşanabilir değil, izin-mesai gibi kavramlar ise hâlâ tartışmalı. Hal böyle olunca çalışan, doğal olarak başka sektörlere yöneliyor.
Özellikle Bodrum gibi yaşam maliyetinin çok yüksek olduğu yerlerde bu sorun daha da büyüyor. Lojmanı olmayan, maaşı geç ödeyen, sosyal hakkı yok sayan işletmeler, sadece kendilerine değil, tüm bölgeye zarar veriyor. Kurumsal ve profesyonel tesisler bile bu algının gölgesinde personel bulmakta zorlanıyor.
Çözüm belli: Personelin çalışma şartları mutlaka denetlenmeli. Hatta bu şartlar, sürdürülebilir turizm sertifikası kriterlerine dahil edilmeli. Bakanlık burada inisiyatif almalı. Ayrıca eğitim konusu da çok önemli. BOYD gibi profesyonel derneklerle iş birliği yaparak eğitimli personel sayısını artırmamız şart.
Aksi takdirde, her yıl aynı başlığı atar, aynı sorunu konuşur, aynı yerden kaybederiz. Kalifiye personel olmadan, kaliteli ve sürdürülebilir turizm sadece bir hayal olarak kalır.
