Sevgili okurlarım ve turizm dostları, 2025 sezonunun sonuna geliyoruz. Her sene olduğu gibi bu sezon da büyük umutlarla ve beklentilerle başladı. Hepimiz sektörde %8–10 artış beklerken ne yazık ki %4,5–5 oranında kayıp yaşadık. Umarım bu kayıplar yıl sonuna kadar devam etmez.
Turizm sektörü ülkemizde son yılların en zor sınavını veriyor. Enflasyon, siyasi gerginlikler, güvenlik endişeleri, personel krizi ve etik dışı uygulamalar; hem iç pazarda hem de dış pazarda talebi ciddi biçimde etkiliyor. Özellikle bazı —belki de birçok— işletmenin yarattığı “yapay pahalılık” tatilciyi olumsuz etkiliyor.
Bu olumsuzlukları dikkate alarak 2026 sezonunu şimdiden planlamazsak bizi daha zorlu bir dönem bekliyor. Önceliğimiz, satış ve pazarlama politikalarımızı gözden geçirip yapay pahalılıktan kaçınmak olmalı. Maliyetlerin yüksek olduğu, enflasyonun işletmeler üzerinde baskı yarattığı bir gerçek. Bunu görmezden gelmek mümkün değil. Ancak bunu bahane ederek plansız fiyat artışlarına gitmek hem turizmi hem de ülke imajını zedeliyor. Üstelik bu sezon işler kötü gidince uygulanan “aksiyonların” (indirimlerin) %50–60’lara kadar çıktığını da biliyoruz. Daha planlı olalım; ne bu ölçekte indirim yapalım ne de ülkemizin, Bodrumumuzun “pahalı” imajına katkıda bulunalım.
Birçok otel için kış dönemi oldukça uzun. En az 4–5 aylık bu süreçte personel eğitimi ve tedariki, sezon hazırlığının en önemli başlığıdır. “Sezon gelsin, nasılsa personel buluruz” yanılgısında ısrar edilmemeli. Turizme nitelikli personel kazandırmak için derneklerin eğitime ağırlık vermesi, devletin de bunu finansal açıdan desteklemesi ayrıca önemlidir.
Önümüzde fuarların yoğunlaştığı ve tanıtım fırsatlarının çoğaldığı bir dönem var. Mutlaka fuarlara katılalım; buralarda hem kendi tesisimizi hem destinasyonumuzu hem de ülkemizi doğru anlatımla iyi tanıtalım. Siyasi gerginliklerin ve çeşitli olumsuzlukların yarattığı güven sorunlarının turizmi etkilemesini önlemek için doğru iletişime ihtiyacımız var. Fuarlar bu anlamda önemli bir fırsat.
“2025’te biz iyi doluluklar yaşadık, bizde sorun yok” diyen turizmci dostlara da bir hatırlatma: Kişi başı gelirler ne durumda? Kâr marjınız yeterli mi? Yukarıda belirttiğim gibi %50–60 indirimlerle dolan bir otel bu sorulara olumlu yanıt verebiliyor mu? Lütfen bu soruların cevaplarını dikkatle analiz edelim. Turizmde günü kurtarmak bile yetmezken, sürdürülebilir turizm hedefinden daha da uzaklaşmayalım.
Tüm bu yaşananları dikkate alarak 2025 sezonunu “kriz yılı” değil, “uyarı yılı” olarak kabul edelim. Herkes uyarısını önce kendine yaparak; kabul edilebilir fiyatlandırma politikasıyla bütçe oluşturup personel politikasını gözden geçirerek 2026 sezonunda daha verimli, daha sürdürülebilir bir faaliyet yürütmeyi hedeflemelidir.
