Durun hemen kim yolsuzluk yapmış, nereyi dolandırmış, kaç para çarpmış diye düşünmeyin. Başlıktaki o iki tane işaret var ya “ ve “ Bodrum’daki ulaşım sorununun yol kıtlığından kaynaklandığını anlatıyor.
Türkçe olağan üstü bir dil.
İyi de bu “yolsuzluk” ne gibi ulaşım sorunlarına neden oluyor ve bunlar nasıl çözümlenebilir?
Bu arada rastlantı olsa gerek, geçen yazıda su sorununun deniz suyunu damıtarak çözülebileceği yönündeki düşüncemiz meğer yöneticilerimiz tarafından da önceden zaten benimsenmiş ki “Ekinanbarı Deniz Suyu Arıtma Projesi” Çevre ve Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığından onay almış.
Çok sevindim, dilerim proje başarıyla uygulanır ve kentin su sorununa çözüm getirir.
Dönelim Yolsuzluğa… Bu sorunu şöyle tanımlayıp işe başlayalım:
- Bodrum’a ulaşmada yaşanan yol sorunu,
- Yarımada içerisinde yerleşim merkezlerinin kendi aralarında yaşadıkları yol sorunu ve
- Başta Bodrum olmak üzere diğer yerleşim birimlerinin kendi içinde yaşadıkları yol sorunu.
Bodrum’a ulaşmada yaşanan yol sorunu: Bodrum’lu bir dostla bu konunun sohbetini ederken bana şöyle dedi; “Aman hocam, bu sorun çözülmesin de gelmesinler Bodrum’a, bırak diğerleri gibi bu da çözümsüz kalsın”
Düşündüm de arkadaş yanlış düşünüyor. Bir kere dışarıdan gelmesinler diye içeridekilerin bu sorunu yaşamak zorunda bırakılmaları doğru mudur? İkincisi şimdiye kadar gelen geldi, gelemeyenler de daha sonra gelmesinler demek demokratik mi? Hele bunu Bodrum’a sonradan yerleşen benim gibi insanlar söyler ise hepten gıcık oluyorum. Yahu yaşam yerini belirlemek senin demokratik hakkındı, sen kullandın ama başkası kullanmasın. Olur mu böyle saçmalık.
Hem bu arada Bodrum’a gelenler azaldığı gibi gidenler arttı. Son nüfus sayımı daha önce yıllık binde 3’ün üzerinde olan nüfus artış hızının son iki yılda sırasıyla binde 2,7 ve 2,3 e indiğini gösteriyor. Demek ki nüfus artış hızı düşüyor ve ilçenin kendi doğal artış hızı olan 5 yılda yüzde 1,35 e gerilediğini gösteriyor.
Dileyen Bodrum Nüfusu – Muğla adresine girip daha detaylı sonuçları edinebilir.
Ayrıca bırakalım gelip yerleşenleri yazları gelenler ne olacak? 1 milyon kişiye yol bulmak zorundayız sonuçta.
Yaz kış, hele yazları, Bodrum – Havaalanı – Milas yolunun ne denli kalabalık olduğunu çoğumuz yaşayarak biliyoruz. TIR’lar, kamyonlar, yola çıkan traktörler, yayalar, sayısı epey fazla kural tanımayan sürücüler bu yolu çekilmez hale getiriyor, özellikle uçak trafiğinin yoğun olduğu saatlerde.
Bence çözüm belli, Milas - Bodrum Otoyolu. Havaalanı ve Mumcular çıkışı hariç hiç çıkışı olmayan, Karaova’yı doğrudan geçecek (ekinlere en az zarar vererek) ve Mumcular üzerinden Bodrum’a ulaşacak 40 km’lik bir otoyol.
Gelin biraz daha ufkumuzu genişletelim ve bu yolu aslında mevcut İzmir-Aydın otoyolunun Söke/Bodrum çıkışına bağlayalım ve yolumuz İzmir-Söke-Milas-Bodrum, yani kısaca İzmir-Bodrum otoyolu olsun. Adına da Likya Otoyolu dersek hiç de fena olmaz. Nasıl olsa aynı adla antik yolu da var…
Ben aslında buraya turistik bir tren yolu düşünmüştüm, ama onu sonraya bırakalım. Yoksa beni hepten uçuk-kaçık bir ihtiyar olarak düşüneceksiniz.
Gerçekte Bodrum’a ulaşmanın en güzel yollarından biri de elbette deniz yolu olacaktır. Ama doğanın bize bahşettiği bu en güzel otoyolun üzerine yüzer bir taşıt koyamadık ya helal olsun bize.
Bu konuyu da daha sonra yaşanmış bir örnek vererek tartışacağız sizinle…
Yarımada içi ulaşım sorunu: Esas yolsuzluk sorunu burada. Mevcut üstyapı karman çorman. Hiçbir standardı yok. Ben 2008 de Bodrum’a geldiğimde Ortakent-Yalıkavak duble yolu ve Yalıkavak-Torba yolu sohbetlerin ana konularından biriydi. 18 yıl sonra hala sohbet konularından biri ama ana konu değil artık, çünkü insanlar bıktı…
Bu yolların yapımında Karayolları Genel Müdürlüğü görevli olduğuna göre, televizyonlara çıkıp 23 yılda binlerce kilometre bölünmüş yol yaptık diye övünen siyasetçileri gülümseyerek dinliyorum. Arkadaş sen sadece 8,5 km olan Ortakent-Yalıkavak yolunu on yıldır bitiremedin ya, helal sana. Demek ki Bodrum farklı bir siyasi tercihe sahip olduğu için halkına bu eziyet çektirilmeli diyor bizim Ulaştırma(ma) Bakanlığı.
Yapacak bir şey yok, Bodrum halkı patikada yürür demokratik özgürlüğünden taviz vermez.
Neyse, ben politikadan anlamam, yine konumuza dönelim. Yarımada içi yol sorunları çözümüne “ikinci çevre yolu” önerisiyle yaklaşanlar var. Arkadaş mevcut yol çevre yolu değil D-330 karayolu, nasıl ikinciden bahsediyorsun. Tıpkı İstanbul’da 1.köprü yapıldığında ona bağlı transit yollar “Çevre Yolu” idi. Sadece beş yıl içinde bu yollar şehir içi yol oldu. Bizim çevre yolu da yerleşim merkezlerinin içinden geçen bağlantı yolu haline geldi.
Peki çevre yolu yapılabilir mi? Bana göre yapılamaz. Tarihsel dokuyu ciddi boyutta bozar, bu da Türkiye’nin taraf olduğu Arkeolojik Mirasın Korunmasına Yönelik Avrupa Sözleşmesi’ne aykırı olur. (6 Mayıs 1969 tarihli, 26.04.1996’da TBMM tarafından onaylanarak Türkiye’nin taraf olduğu)
O halde ne yapılmalı?
Bir kere en az problemli yollardan başlayalım. Torba-Göltürkbükü-Gündoğan-Yalıkavak yolu. Bu yolun hikayesi de herhalde 10 yılı geçmiş olsa gerektir. Önce belli bölümleri toprak yol olarak genişletildi, sanki yol duble yola çevrilecekmiş gibi, sonra kaldı. Gündoğan-Yalıkavak arası iki şeritli çift yol oldu ancak üst yapı yani sinyalizasyon, kavşaklar, dönüş cepleri fena durumda. Ayrıca bu kadar yakın yerleşim yerlerine iki şerit değil üç şerit yapılmalı ki oluşan trafiği kaldırsın. Gölköy-Torba arasına belki iki şerit yaparsın çünkü tatil köyü ve oteller dışında konut yerleşimi yok. Dilerim hiç olmaz, ama belli olmaz!
Esas problem Bodrum-Turgutreis hattında yaşanıyor. Çünkü en yoğun yerleşim merkezleri bu hat üzerinde yer alıyor. Bodrum’dan başla Konacık, Bitez, Ortakent, Bağla, Akyarlar, Turgutreis’ten çık. Yaz nüfusunun 800 bini geçtiği bölge Bodrum trafiğinin de can damarı durumunda.
Güney Bodrum yarımadasının tek yolu Bodrum’dan transit geçen ve Turgutreis’te son bulan Milas-Turgutreis D-330 karayolu. Hani bizlerin Bodrum çevreyolu dediğimiz yol.
Ne yazık ki burada da yerim bitti. Devamını, özellikle akıllı(sız) kavşakları ve alternatif olabilecek önerileri haftaya saklayalım.
Belki başka öneriler de ortaya atılabilir, tartışırız. Sonuçta pek “yol”suzluktan kurtulabileceğimiz yok, ama düşüncenin de sonu yok…
