Bodrum’da yine su yok. Tankerler çalışıyor, musluklar susuyor, bahçeler soluyor. Sosyal medya adeta yangın yeri. Birçok kişi, kimi samimi kimi sadece popülerlik peşinde, “su yok” diye isyan ediyor. Ama bir şeyi atlıyorlar…
İsyan edilecek yer önce belediye mi? İçişleri Bakanlığı mı? Yoksa bizzat kendimiz mi?
Bodrum’un Görünmeyen Nüfusu ve Görmezden Gelinen Gerçekler
Resmî kayıtlara göre Bodrum’un nüfusu yaklaşık 202 bin kişi. Ama bugün Bodrum sokaklarında, pazar yerlerinde, sahillerde, yollarda gezen 1 milyona yakın insan var. Çoğu yazlıkçılar. Kimi yılın yarısını burada geçiriyor, kimi sadece yaz aylarını. Ama bir ortak noktaları var: İkametlerini Bodrum’a almıyorlar.
Bu ne demek?
Bu şu demek: Bodrum’a bir kişi için para gönderilirken, o kişi burada su tüketiyor, yol aşıyor, çöplerini bırakıyor, hizmet alıyor. Ancak hizmetin bütçesi, hâlâ İstanbul, Ankara, İzmir gibi şehirlerdeki adresine gönderiliyor.
Suyun Tükendiği Yer Kaynak Değil, Adalet
Bodrum’da yaşayıp da ikametini başka yerde tutmak, sadece kişisel bir tercih değil; kamu hizmetlerinin çökmesine giden yolun ilk basamağıdır.
Suyun neden yetmediğini sorgularken önce şu soruyu kendimize sormalıyız:
Ben bu şehrin yükünü paylaşıyor muyum?
Yoksa sadece tüketiyor, şikâyet ediyor, ama bir katkıda bulunmuyor muyum?
Çünkü belediyeye ayrılan bütçeler nüfusa göre belirleniyor. Eğer sen burada yaşıyorsan ama burada “yok” sayılıyorsan, hizmet de “yok” olur. Bu kadar basit.
İsyan Etmenin Şartı: Sorumluluk Almaktır
Bir sabah musluğundan su akmadı diye belediye başkanına veryansın etmek kolaydır. Sosyal medya videosuyla gündem yaratmak da kolaydır. Ama zor olan şudur:
İkametini alıp bu kentin sorumluluğunu paylaşmak.
Zor olan;
Havuzunu doldururken,
Bahçeni sular,
Arabanı yıkarken,
aynı zamanda bu hizmetin nasıl getirildiğini düşünmektir.
İşte gerçek vatandaşlık budur.
İçişleri Bakanlığı ve Nüfus Politikaları da Sorumludur
Burada sadece vatandaş değil, merkezi idare de sorumludur.
Bugün Türkiye’de birçok yazlık bölge fiili nüfusla resmî nüfus arasında uçurum yaşarken, İçişleri Bakanlığı hâlâ eski model nüfus sistemleriyle çalışıyor.
Oysa gelişmiş ülkelerde ikamet, yaşanılan yere göre otomatik güncellenir. Türkiye’de hâlâ adres beyanı kişinin beyanına bağlıdır. Bu da sahte dengeler yaratır.
Dolayısıyla suyun akması için sadece belediyeyi değil, İçişleri Bakanlığı’nı da masaya davet etmeliyiz. Ama ondan da önce aynaya bakmalıyız.
Bir Kente Sahip Çıkmak, Sadece Tatil Yapmak Değil, Aidiyet Duymaktır
Bodrum, Türkiye’nin gözbebeğidir. Ama gözbebeği olan her şey, aynı zamanda sorumluluk ister.
Tatil yaptığın yer değil,
Aidiyet duyduğun yer olmalı Bodrum.
Yılın altı ayı burada yaşayıp da hâlâ ikametini İstanbul’da tutuyorsan, şikâyet hakkın yoktur. Su istiyorsan, önce bu toprağın bir parçası olduğunu kanıtlamalısın.
Su Yokluğu Değil, Bilinç Yokluğu Asıl Sorun
İklim krizinden söz ediyoruz. Küresel ısınmadan dem vuruyoruz. Ama en yakıcı gerçeklerden biri şu:
Bodrum’da yaşayıp da Bodrum’u “misafirhane” gibi görmek, en büyük bilinçsizliktir.
Eğer gerçekten bu şehri seviyorsa bir insan, önce bu şehre kayıt olur.
Eğer gerçekten bu şehirde yaşamak istiyorsa, o zaman bu şehrin yükünü sırtlar.
İşte o zaman su da akar, adalet de.
