Bodrum’un geleceğine dair atılan her doğru adım, bu kentin yalnız bugününü değil yarınlarını da şekillendiriyor. Bugün ise bu adımlardan biri, yalnızca bir restorasyon çalışmasını değil; bir şehrin vizyonunu, kültürle kurduğu bağı ve dünyaya verdiği mesajı temsil ediyor.
Bodrum Belediye Başkanı Mimar Tamer Mandalinci’nin Aya Nikola Kilisesi’ne ilişkin başlattığı restorasyon çalışması, şehrin yalnızca taşlarına değil, hafızasına ve geleceğine dokunan bir adımdır. Yıllardır atıl halde duran, bir yıkıntıdan ibaret görünen bu tarihî yapı, doğru kapıların doğru şekilde çalınmasıyla, Kültür ve Turizm Bakanlığı nezdinde yapılan doğru girişimlerle yeniden yaşam buluyor. Bu çabayı, bu vizyonu ve bu tarihi sorumluluğu gönülden ayakta alkışlıyorum.
Bu restorasyon yalnızca bir bina değil; Bodrum’un kültürel omurgasının ayağa kalkmasıdır.
Bir Açıklama: Hoşgörü Geleneğimizin Kısa Hatırlatması
Burada küçük bir parantez açmak istiyorum.
Bodrum’da bugün 10.000’in üzerinde Hristiyan vatandaş yaşıyor. Bu topraklarda dinî hoşgörü ve yaşam hakkı, fethin bile üzerinde tutulmuş bir ilke olarak tarihten bugüne geldi. Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethettiğinde Hristiyanların ibadet özgürlüğüne dokunmadı, kiliseleri zorla camiye çevirmedi, ibadet edenlere karışılmasına ise ağır cezalar verdi. Bu, “hoşgörü”nün bizim topraklarımızda bir lütuf değil; bir devlet geleneği olduğunu ispatlayan en güçlü örnektir.
Bizler de bu geleneğin torunlarıyız.
Ve İslamiyet’in de özü itibarıyla hoşgörü dini olduğunu asla unutmamalıyız.
Tam da bu noktada; Bodrum’da yaşayan 10.000’i aşkın Hristiyan vatandaşın bugün düzenli ibadet edebileceği tek bir ibadethane dahi bulunmaması, modern bir dünya kenti olma iddiamız açısından düşünülmesi gereken bir konudur.
Bu konu yanlış anlaşılmamalı; burada savunduğum şey kültürlerin birliğidir, barışın güçlenmesidir, Bodrum’un dünyaya verdiği sevgi ve hoşgörü mesajının somut bir yapı üzerinden görünür olabilmesidir.
Aya Nikola’nın yeniden kültür turizmine kazandırılması, doğru bir adımdır; ancak bu yapı üzerinden Bodrum’un barış, birlikte yaşam ve hoşgörü kimliğinin küresel ölçekte duyurulması da büyük bir fırsattır. Böyle bir kazanım gerçekleştiğinde, uluslararası haber kaynaklarının Bodrum’u “sevgi, barış ve hoşgörü şehri” olarak konumlandıracağını, bunun turizmden ekonomiye kadar geniş bir fayda sağlayacağını söylemek abartı değildir.
Bugün dünya turizmi artık yalnızca deniz-kum-güneş üçlüsünü aramıyor.
İnsanlar tarih arıyor, kültür arıyor, hikâye arıyor.
Aya Nikola da Bodrum’a bu hikâyeyi geri veriyor.
Başkan Mandalinci’nin imzasını taşıyacak bu restorasyonun, ortaya çıkaracağı yeni alanla –etkinliklerden müzelere, kültürel rotalardan uluslararası tanıtım hamlelerine kadar– Bodrum’un marka değerine çok büyük katkı sunacağına tüm kalbimle inanıyorum.
Belediye başkan adaylığım döneminde benim de en temel projelerimden biri, bu kilisenin ayağa kaldırılmasıydı. Demek ki aklın yolu bir, vicdanı ve vizyonu ortak olan genç beyinler aynı şeye bakıyor.
Bugün bu projeyi hayata geçiren Tamer Mandalinci’yi içtenlikle tebrik ediyorum.
Bodrum’un tarihine, kültürüne, dünyaya açılan yüzüne yaptığı bu katkı için kendisini bir kez daha ayakta alkışlıyorum.
Bodrum, hoşgörüyle büyüyen bir şehir olduğunda; yalnızca kültürünü değil, geleceğini de güvence altına alacaktır.
