Volkan İLGÜZ
Köşe Yazarı
Volkan İLGÜZ
 

BODRUMSPOR: MAHALLE TAKIMINDAN ŞİRKETİN MARKASINA, BİR KULÜBÜN HİKÂYESİ

Yükseldiği her ligle biraz daha büyüdü ama biraz da uzaklaştı. Bodrum’un takımı Bodrum’da mı kaldı, yoksa sadece ismi mi kaldı? Futbolun yalnızca bir oyun olmadığı bir coğrafyada yaşıyoruz. Hele ki Bodrum gibi bir yerde, bir forma yalnızca kumaş değil; alın teri, maziden bir hikâye, mahalle aralarında top peşinde koşan çocukların yarım kalan rüyasıdır. İşte bu yüzden, bugünlerde Bodrumspor’un geldiği noktaya bakınca insan hem gurur duyuyor hem de içten içe bir şeylerin eksildiğini hissediyor. Öncelikle bir teşekkürle başlamak gerek. Bodrumspor’un Süper Lig yolculuğu, sahada mücadele eden oyunculardan teknik ekibe, tribünlerde hiç durmadan ses olan taraftarlara, bu sesin öncüsü olan tribün lideri Doğan Asi Yıldırım’a ve Bodrumspor’un ruhunu yıllardır yaşatan tüm gönüllülere kadar geniş bir emeğin ürünüdür. Elbette Fikret Öztürk’e de teşekkür borcumuz var. Çünkü kulüp onun yönetiminde profesyonelce büyüdü, Süper Lig’e yükseldi, Bodrum’un ismi ekranlarda milyonlarca insana duyuruldu. Ancak teşekkür, duygularımızı eksiksiz ifade etmeye yetmiyor. Ben futboldan uzak biri değilim. Aksine, sporu bir şehrin sosyolojik omurgası olarak görürüm. Ama Cumhuriyet Halk Partisi’nden belediye başkan aday adayı olduğum dönemde olduğu gibi, bugün de sahadaki oyundan ziyade saha dışındaki yapı dikkatimi çekiyor. Çünkü Bodrumspor artık yalnızca bir spor kulübü değil; şirketleşmiş, sermayenin kontrolüne girmiş bir marka hâline gelmiş durumda. Ve bu durum, mahallemizin takımını tribünde alkışlayan bizlerin içinde bir boşluk bırakıyor. Eskiden Bodrumspor demek, Cevat Şakir’in gölgesinde, Halikarnas’ta yankılanan tezahürat demekti. Şimdi Bodrumspor demek, Fikret Öztürk’ün sahibi olduğu ve büyük yatırımlarla şekillenen bir proje. Elbette bu bir başarı hikâyesidir; ancak içinde o mahalle sıcaklığının buharlaştığı, tribünlerin tanımadığı simalarla dolduğu bir başka hikâye de vardır. Benim gibi düşünen çok insan var. Kulüp büyüdükçe Bodrumlular kendilerini daha az temsil edilmiş hissediyor. Çünkü takım artık onların değil. Bu bir hissiyat meselesi. Sahiplik yapısı değişmiş olabilir, bu çağın gerçeği olabilir; ancak hiçbir sermaye, bir mahallenin sevgisini satın alamaz. Ve İsmet Taşdemir… Bu kulübü ayağa kaldıran, yıllarını Bodrumspor’a veren bir teknik adam. Onunla yolların ayrılması bazılarına göre teknik bir karar olabilir ama bize göre, vefanın sadece semt adı olmadığını hatırlatması gereken bir sınavdır. Hangi gerekçeyle olursa olsun, emek unutulmamalıdır. Bodrumspor’un Süper Lig’de oynaması, büyük takımların buraya gelmesi elbette güzel. Taraftarlar için bu bir ayrıcalık. Ancak eskiden takımlar uzaklara giderdi, şimdi onlar buraya geliyor. Bu da bir şey. Fakat bir şey daha var ki artık mahalle çocukları, esnaf, memur, işçi kendini bu formanın içinde göremiyor. O forma büyüdü ama içine eskisi gibi Bodrum sığmıyor. Ben bugün Bodrumspor’un eski günlerine dönmesini istemiyorum. Zamanı geri alamayız. Ama samimiyeti geri isteyebiliriz. Sahici duyguları, mahalle kokusunu, toprağa dokunan ayakkabıları, soyunma odasında maviye boyanmış umutları geri isteyebiliriz. Çünkü bu takım bir kulüpten fazlasıydı. O artık bir şirketin markasıysa da, biz onu hâlâ bir mahallenin rüyası gibi seviyoruz. Ve bu yazı bir serzeniş değil, bir çağrıdır. Bodrumspor’un yöneticilerine, teknik ekibine, oyuncularına… Lütfen, yalnızca oyunu değil, o eski ruhtaki bağı da yönetin. Sadece lig değil, kalpler de kazanılsın. Bir kulübün hikâyesi sadece kupalarda değil, tribünde el ele omuz omuza oturan insanların hikâyesidir. O hikâyeyi unutursak, galibiyetler bile yetim kalır. Bodrum’un takımı yine Bodrum’un olsun. En azından gönüllerde öyle kalsın.
Ekleme Tarihi: 28 Mayıs 2025 -Çarşamba

BODRUMSPOR: MAHALLE TAKIMINDAN ŞİRKETİN MARKASINA, BİR KULÜBÜN HİKÂYESİ

Yükseldiği her ligle biraz daha büyüdü ama biraz da uzaklaştı. Bodrum’un takımı Bodrum’da mı kaldı, yoksa sadece ismi mi kaldı?

Futbolun yalnızca bir oyun olmadığı bir coğrafyada yaşıyoruz. Hele ki Bodrum gibi bir yerde, bir forma yalnızca kumaş değil; alın teri, maziden bir hikâye, mahalle aralarında top peşinde koşan çocukların yarım kalan rüyasıdır. İşte bu yüzden, bugünlerde Bodrumspor’un geldiği noktaya bakınca insan hem gurur duyuyor hem de içten içe bir şeylerin eksildiğini hissediyor.

Öncelikle bir teşekkürle başlamak gerek. Bodrumspor’un Süper Lig yolculuğu, sahada mücadele eden oyunculardan teknik ekibe, tribünlerde hiç durmadan ses olan taraftarlara, bu sesin öncüsü olan tribün lideri Doğan Asi Yıldırım’a ve Bodrumspor’un ruhunu yıllardır yaşatan tüm gönüllülere kadar geniş bir emeğin ürünüdür. Elbette Fikret Öztürk’e de teşekkür borcumuz var. Çünkü kulüp onun yönetiminde profesyonelce büyüdü, Süper Lig’e yükseldi, Bodrum’un ismi ekranlarda milyonlarca insana duyuruldu. Ancak teşekkür, duygularımızı eksiksiz ifade etmeye yetmiyor.

Ben futboldan uzak biri değilim. Aksine, sporu bir şehrin sosyolojik omurgası olarak görürüm. Ama Cumhuriyet Halk Partisi’nden belediye başkan aday adayı olduğum dönemde olduğu gibi, bugün de sahadaki oyundan ziyade saha dışındaki yapı dikkatimi çekiyor. Çünkü Bodrumspor artık yalnızca bir spor kulübü değil; şirketleşmiş, sermayenin kontrolüne girmiş bir marka hâline gelmiş durumda. Ve bu durum, mahallemizin takımını tribünde alkışlayan bizlerin içinde bir boşluk bırakıyor.

Eskiden Bodrumspor demek, Cevat Şakir’in gölgesinde, Halikarnas’ta yankılanan tezahürat demekti. Şimdi Bodrumspor demek, Fikret Öztürk’ün sahibi olduğu ve büyük yatırımlarla şekillenen bir proje. Elbette bu bir başarı hikâyesidir; ancak içinde o mahalle sıcaklığının buharlaştığı, tribünlerin tanımadığı simalarla dolduğu bir başka hikâye de vardır.

Benim gibi düşünen çok insan var. Kulüp büyüdükçe Bodrumlular kendilerini daha az temsil edilmiş hissediyor. Çünkü takım artık onların değil. Bu bir hissiyat meselesi. Sahiplik yapısı değişmiş olabilir, bu çağın gerçeği olabilir; ancak hiçbir sermaye, bir mahallenin sevgisini satın alamaz.

Ve İsmet Taşdemir… Bu kulübü ayağa kaldıran, yıllarını Bodrumspor’a veren bir teknik adam. Onunla yolların ayrılması bazılarına göre teknik bir karar olabilir ama bize göre, vefanın sadece semt adı olmadığını hatırlatması gereken bir sınavdır. Hangi gerekçeyle olursa olsun, emek unutulmamalıdır.

Bodrumspor’un Süper Lig’de oynaması, büyük takımların buraya gelmesi elbette güzel. Taraftarlar için bu bir ayrıcalık. Ancak eskiden takımlar uzaklara giderdi, şimdi onlar buraya geliyor. Bu da bir şey. Fakat bir şey daha var ki artık mahalle çocukları, esnaf, memur, işçi kendini bu formanın içinde göremiyor. O forma büyüdü ama içine eskisi gibi Bodrum sığmıyor.

Ben bugün Bodrumspor’un eski günlerine dönmesini istemiyorum. Zamanı geri alamayız. Ama samimiyeti geri isteyebiliriz. Sahici duyguları, mahalle kokusunu, toprağa dokunan ayakkabıları, soyunma odasında maviye boyanmış umutları geri isteyebiliriz. Çünkü bu takım bir kulüpten fazlasıydı. O artık bir şirketin markasıysa da, biz onu hâlâ bir mahallenin rüyası gibi seviyoruz.

Ve bu yazı bir serzeniş değil, bir çağrıdır. Bodrumspor’un yöneticilerine, teknik ekibine, oyuncularına… Lütfen, yalnızca oyunu değil, o eski ruhtaki bağı da yönetin. Sadece lig değil, kalpler de kazanılsın. Bir kulübün hikâyesi sadece kupalarda değil, tribünde el ele omuz omuza oturan insanların hikâyesidir. O hikâyeyi unutursak, galibiyetler bile yetim kalır.

Bodrum’un takımı yine Bodrum’un olsun. En azından gönüllerde öyle kalsın.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve haberbodrum.net sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.